Öncelikle gönüllü, bir kurumun toplumla
kurduğu diyalogtur. Yanı sıra, kurumun iş süreçlerini ve otokontrol
mekanizmalarının gelişmesini sağlamaktadır. Bu yönüyle idarecilere kendi günlük
rutinlerinde göremediği konularda yardımcı olmaktadır. Gönüllüsü olmayan bir
kuruluş krizler dolayısıyla patlamaya hazır bir bomba gibidir. Bu yönüyle,
kurumların gönüllü katkısını artırması ve bir strateji dahilinde gönüllü
yönetimini ele alması önemlidir.
Ülkemizde ise, gönüllüğe ilişkin bir
kanunun çıkması önemlidir.Devletin ve yöneticilerin bu alanda yapması
gerekenlerden daha önemlisi ise, gönüllülerin kendi katkıları konusundaki öz
sorgulamalarıdır. Çabuk sıkılan, çabuk yorulan ülkemiz
gönüllü profili çocuklara faydadan çok zarar getirmektedir. Üzülerek söylemeliyiz ki, gönüllüler birçok noktada kurumlarda kalan
çocuk ve gençlerin sorunlarını artırmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Nasıl
mı?
1.
Çocuklara tutamayacakları sözler
vererek,
2.
İdarecilerle gereksiz polemiğe gererek,
3.
Çocukların günlük rutinini değiştirmeye
ve kendileri için esnetmeye çalışarak,
4.
Kendi hayatları için gereksiz gördüğü
malzemeleri yuva ve yurtlara bağışlamaya çalışarak,
5.
Kuruluşa gelirken yanlarında getirdiği
yiyecekleri kendi elleriyle dağıtmaya çalışarak,
6.
Çocuklarla ilişkilerinin sınırını
bilemeyip özel hayatlarıyla ilgili bilgi edinmeye çalışarak,
7.
Hernekadar gönüllü olarak geldiğini
belirtse de, çocuklara dokunmaktan çekinerek, acıyarak bakarak,
8.
Çocuklara yaptıkları yardımları basında
ziyadesiyle yansıtmaya çalışmak,
9.
Sosyal Hizmet Kuruluşlarını Ziyaret
Yönergesi kapsamında ses ve görüntü kaydı almak yasak olmasına rağmen bunları
almak, bunu sosyal medyada veya diğer mecralarda paylaşmak, (bu husus töre
nedeniyle kurumlarda bulunan çocukların bilgilerinin istenmeyen kişilerin eline
geçmesine neden olabileceği için özel önem arz etmektedir.)
10.
Ve bunlardan da önemlisi, hak temelli
çalışmak yerine vicdan temelli çalışmalar yaparak, kendi kişisel tatminlerini
önceleyecek çalışmalar yapmak.
Bu ve benzeri sorunlar kurumlarda
yetişen çocukların birçok yönden örselenmesine neden olmaktadır. Kuruluşlarda
kalan çocuklarda görülen bağlanma bozukluklarının en önemli nedenlerinden
birisi, bakımverenlerin ve gönüllülerin sürekli değişmesi, verdikleri sözleri
tutmadıklarından dolayı çocukların yetişkinlere olan güveninin kaybolmasıdır.
Ayrıca, çocukların psikolojisini bilmeden travma yaratacak şekilde davranışlar
gözlemlenebilmektedir.
Hayat Sende olarak bizler hak temelli
çalışmaları önceleriz. Yuvalarda ve yurtlarda yapılan gönüllülük çalışmalarının
hak temelli olduğu noktada önem arz ettiğini düşünmekteyiz. Kısaca açıklamak
gerekirse, “çocuk korunmaya muhtaç değildir, bu
hakkıdır.” deriz.
Veya çocukların Birleşmiş Milletler
Çocuk Hakları Sözleşmesine göre, “Her
çocuk bir aile yanında hayata hazırlanmalıdır.” ilkesi uyarınca aile yanında hayata hazırlanması gerektiğini savunuruz.
Bu noktada, koruyucu ailelik üzerine eğitimler alıp, sokaklarda topluma
koruyucu aileliği anlatmak, bizce en hayırlı gönüllülük biçimlerinden
birisidir.
Elbette diğer gönüllülükler de
önemlidir. 0-12 yaş grubunda kalan çocuklara düzenli ve sistemli bir şekilde
derslerine yardımcı olmak önemli bir gönüllülük olacaktır. Veya bakımveren
anneler çalıştıkları vardiyalarda ortalama 20 çocuğa bakmaktadır. Bu durumda
da, bakımverenlerin iş yükü katlanılamaz boyutlara gelebilmekte ve kurumlarda
zaman zaman istenmeyen şiddet olaylarının patlamasına neden olabilmektedir.
Gönüllüler bu noktada bakımverenlere çocukların beslenmesi, banyo yaptırılması,
altlarının değiştirilmesi gibi konularda destek olabilmelidir.
Bu noktada vurgulanması gereken diğer
bir konu da, gönüllülük çalışmaları yapılırken, devlet
korumasındaki gençlerin ihmal edilmesidir. Bu
noktada, kanıta dayalı yapmış olduğumuz çalışmalarda gördük ki, gönüllülük
çalışmalarının hemen tümü 0-12 yaş grubuna yönelik olarak yapılmaktadır. Toplumun
devlet korumasındaki çocuklara ilişkin yaklaşımı 12 yaşına kadar acıma, 12
yaşından sonra ise korkudur. Devlet
korumasındaki gençler ise, duygusal dünyalarının en hızlı geliştiği dönem olan
12 yaş ve sonrasında, en çok ihtiyaç duydukları zamanda yalnız kalmaktadır.
Gençlik çalışmalarınınn da yoğun bir
şekilde içinde olan Hayat Sende olarak her zaman, kendine özgü ihtiyaçları olan
gençlik gruplarının da bulunduğunu, bu grupların Hayat Sende’nin yaptığı gibi
spesifik şekilde çalışılmasını vurguluyoruz. Gençlere
yönelik çalışmalarda ise, etkili psikososyal rehberlik ve mentorluk desteği
verebilecek gönüllülere ihtiyaç bulunmaktadır.
Son olarak, devlet korumasındaki çocuk
ve gençlere yönelik gönüllülük yaparken, doğru
sözlük kullanılmalı, çocuk
alıp vermek, kimsesiz çocuk, evlatlık gibi çocukları değersizleştirici
söylemlerden kaçınılması çocukların kendilerini
değersiz hissetmelerinin önlenmesi gerekmektedir.
Devlet korumasında kalan çocuk ve
gençlere ilişkin gönüllülük yaparken, yolunuzun açık, gücünüzün bol, sosyal
faydanızın çok olması dileğiyle.
Abdullah OSKAY
abdullahoskay@gmail.com
Hayat Sende Gençlik Akademisi Derneği
Yönetim Kurulu Üyesi
Koruyucu Aile Evlat Edinme Derneği Yönetim
Kurulu Başkanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder