17 Ekim 2015 Cumartesi

Sosyal Duvarları Yıkalım


Devlet korumasında yetişen çocuklar, bayramlarda vicdan ağartılmaya gidildi mi, hatırlanır bu ülkede. Bir de, tıpkı geçen hafta olduğu gibi, kurumdaki şiddet olayları patlak verip, tüm kameralar o yöne döndüğünde hatırlanır. Suçlu hep devlettir ve sorumlular adalete teslim edilecektir denilip geçilir. Bir süre sonra da unutulup gider yaşananlar. Geride yaralı bilinçleriyle yuva ve yurt çocukları kalır. 

Bu, yetiştirme yurdunda yetişen benim için de böyle oldu. Doksanlarda Uğur Dündar’ın Denizli Yetiştirme Yurdunda çektiği dayak görüntüleri ve öğretmenin yurtta kalan kızı hem tokatlaması hem de “Rahat Dur! Rahat Dur!” diye bağırması benim gençliğimin hafızasından hiç çıkmadı. Nereye gitsem aynı soruyla karşılaştım. “Sizi de dövüyorlar mı?”. Bu haberler ardı sıra sürüp gitti. İzmir’de Barbaros Çocuk Köyünde yaşanan taciz skandalı, benden 3-4 yaş küçüklerin bilinçlerinin yaralanmasına neden oldu. Daha sonra Malatya Çocuk Yuvasındaki dayak görüntüleri. Daha sonra da York Düşesi Sarah Ferguson’un çektiği ve çocuk deposu dediği Saray Rehabilitasyon Merkezindeki gizli kamera görüntüleri. Sorun belliydi. Çözüm zordu. Medya sorunun çözümünde yardımcı olmak yerine, çocukları damgalayarak sorunu derinleştiriyordu. 

Evet. Medya halkın bilincine bu çocukları şiddete eğilimli, yaramaz, sinirli, ahlaken düşkün gibi sıfatlarla damgalıyordu. Sonrasında da bu çocuklar,  en iyi ihtimalle acıma, korku ve merak karışımı bir bakışla toplumdan dışlanıyordu. Onlar “Yurt Çocuğu”ydu. Yuvaya gittiğinde geçmişinin kirli olduğu hissi yaratacak şekilde ilk iş olarak yıkanan, saçları üçe vurulan, aynı servisle okula giden, aynı kıyafetleri giyen, bireysellikleri yok edilen, öğretmenden hademeye, veliden öğrenciye herkesin yurt çocuğu diye damgaladığı ve büyük çoğunlukla horladığı kimselerdi. Yuva ve yurt kelimeleri ise, içleri tamamen olumsuz söylemlerle doldurulmuş, benim bahçemde olmaması gereken, ama gene de olması gereken şeytanlardı toplumun gözünde. Bu çocuk ve gençlerse tüm bunlardan kıyasıya muzdarip idi.

Peki bu suçun tek sahibi devlet miydi? Elbette değil. Devlet zanlıysa, suça yataklık eden de toplum idi. Çocuğunun sınıf öğretmenine, “Kızımı yuvalı Zehra’yla oturtmayın” diyen veli idi. Oğlunun gelin getirdiği yurtta yetişen gelin adayı için oğluna, “Ben yuvadan gelin almam” diyen anne idi. “Kitaplarınızı unutmayın. Yuvalılar siz de” diyen öğretmen idi. Veli toplantısında “Çocuğunuzun iyiliği için yuvadan Ali’yle arkadaşlık yapmasını engelleyin” diyen müdür yardımcısı idi. Kısacası, toplumla bu çocuk ve gençlerin arasında bir sosyal duvar vardı. Çocukları öteleyen, değersizleştiren, suça sürükleyen ve hatta öldüren, bir sosyal duvar. Bu sosyal duvarın inşasında ise, tüm insanlığa karşı suçlarda olduğu gibi, suç müşterekti.

Halbuki onca başarı öyküsü vardı yurtta yetişenler arasında. İş adamları vardı, sanatçılar vardı, mülki amirler vardı, bürokratlar vardı. Bunlar da ihmal ediliyordu. Kolektif bilinçte yurt çocuklarına, yurt kimliğine olan baskıdan dolayı kendilerini gizliyordu. Olumsuz söylemlerin hakimiyetinde, olumlu söylemler pekişemiyor ve olumlu işleri başaranlar ortaya çıkamıyordu.

Şimdi bir ses yükseliyor. Yurtta yetişenler, bu satırların yazarı olarak ben dahil, artık kimliğini gizlemiyor. “Biz de varız.” diyor. “Sesimizin duyulması ve bizim bilgeliğimiz bu çağ için, geride kalan kardeşlerimiz için kazanç.” diyor. “Yurtta yetişenler ekonomik ve sosyal fayda üreten bireylerdir.” diyor. “Yurt çocukları toplumun yalnız alanı değil, verenidir de.” diyor. Kurmuş oldukları Hayat Sende Gençlik Akademisi Derneğiyle, geride kalan kardeşlerine “Hayat Sende” diyerek, özgüven aşılıyor. Sabancı Vakfının Toplumsal Gelişme Hibe Programı kapsamında desteklediği bir projeyle, “Toplumla aramızda var olan sosyal duvarları kaldıralım.” diyor. “Şimdi değişim zamanı, yurt çocuklarına ilişkin kolektif bilinçteki olumsuz algıları değiştirelim.” diyor. “Sadece bayramlarda hatırlanmayıp, onların her zaman yanında olmaya ve kolektif suçumuzla yüzleşerek dönüştürmeye var mısınız?” diyor.

Varsanız, hadi hep birlikte Sosyal Duvarları Yıkalım!

http://www.sosyalduvarlariyikalim.org/

https://www.facebook.com/sosyalduvarlariyikalim

https://twitter.com/duvarlarahayir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder