17 Ekim 2015 Cumartesi

Çocuk İstismarı ve İhmali Vakalarında Çözüm Kurumlar Değil

"Araştırmalar çocukların kurumlara yerleştirilmelerinin var olan travmalarını şiddetlendirdiğini, istismara maruz kalma riskini arttırdığını ve bunun çocukların sağlıklarına, gelişimlerine zarar verdiğini gösteriyor."

Avrupa'da ciddi sayıda çocuk aileleri tarafından istismara ya da ihmale uğradıkları için kurumlara alınıyor. En iyi toplumsal hizmet imkanlarına sahip ülkeler bile kötü eğilimli ailelerin çocuklarını korumak adına bunu yapmak zorunda kalıyorlar. Ancak ihmal söz konusu olduğunda durum değişkenlik gösteriyor çünkü çoğu ülkede ailenin ihmali doğrudan yoksullukla ve destek hizmetlerinin eksikliğiyle ilgili. Peki çocuk istismarına karşı verilebilecek en doğru tepki kurum bakımı olabilir mi? Aslında araştırmalar çocukların kurumlara yerleştirilmelerinin var olan travmalarını şiddetlendirdiğini, istismara maruz kalma riskini arttırdığını ve bunun çocukların  sağlıklarına, gelişimlerine zarar verdiğini gösteriyor. Tabi ki çocuklar ciddi risk taşıyan ortamlarda bırakılmamalılar, ama yapılan her müdahale  başlangıç noktası olarak zarar vermeme ilkesinden yola çıkmalı.



Birçok ülkede sosyal hizmet uzmanlarının çocukların istismara veya ihmale maruz kaldıkları ailelerinden uzaklaştırılması doğrultusunda verdikleri kararları anlamak güç değil. Çünkü böyle ailelerde bırakılan çocukların uğradıkları istismar ve hatta ölüm haberleri basında çok fazla yer buluyor. Ama ailelerinden istismar veya ihmal yüzünden alınan çocukların sayısı söz konusu olduğunda çarpıcı bir resim ile karşı karşıya kalıyoruz. Avrupa'da koruma altına alınan çocuklarla ilgili bir araştırma gösteriyor ki istismar ve ihmal yüzünden kurumlara yerleştirilen çocukların sayısı kurum bakımının korunmaya gereksinimi olan çocuklara yönelik olduğu ülkelerde daha yüksek.


Fakat, "ihmal" konusu bu kadar açık değil. Öncelikle yaşamak için yeterli kaynağa ve imkana sahip olduğu halde çocuklarını beslemeyi kasten reddeden aileler ile çocuklarına uygun bakımı alkol veya uyuşturucu bağımlılığı yüzünden sağlayamayan aileler arasında önemli bir fark var. Ayrıca bu aileler ile yoksulluk yüzünden çocuklarına yeterli besin, giyinme ya da barınak sağlama imkanı olmayan aileler arasında da dünyalar kadar fark var. Bu durum da sosyal hizmet uzmanları için büyük bir zorluk çıkarıyor çünkü çocuğun ihtiyaçlarının en iyi karşılanabileceği yolu ararken uzmanların zarar ve ihmalin sebebini bulmaları gerekiyor.
Birçok ülkede, bu tam da sorunun başladığı temeli oluşturuyor aslında. Özellikle Orta ve Doğu Avrupa'da sosyal hizmet yeni bir uzmanlık alanı. Meslek olması gerekenden daha az kaynağa ve değere sahip. Bunun sonucu olarak da sosyal hizmet uzmanları ulaşım ve telefon gibi temel ihtiyaç eksiklikleri çekiyor, genellikle düşük maaşlarla (bazen aşırı düşük) yüksek dosya yüküne bakmak zorunda kalıyorlar. Bir ülkede kendini işine adamış sosyal hizmet uzmanları bana kırsal alanlardaki acil istismar vakalarına ulaşmak için adreslere otostop çekerek gittiklerini söylemişlerdi. Ziyaret ettiğim birçok ülkede de sosyal hizmet uzmanları yoksulluk çeken ailelere yemek temin etmek için düzenli olarak ceplerinden para harcıyorlardı. Çünkü kriz durumundaki ailelere destek sağlamak için sahip oldukları herhangi bir bütçe yok. 

Lumos'un Orta ve Doğu Avrupa'daki ülkeler üzerinde yaptığı araştırmalar benzer ve tedirgin edici yapıdaki sonuçlara ulaştı. Biz sosyal hizmeti incelerken bireysel vakaların üzerinde çalıştık ve ulaştığımız sonuçlara göre birçok sosyal hizmet uzmanı fazla iş yüküyle çalışıyor. Buna ek olarak uzmanların söylediğine göre ağırlıklı olarak çocuklar için ciddi risk taşıyan ailevi krizlerle karar verme mekanizması olarak yer alıyorlar. Bu durumlarda da sosyal hizmet uzmanlarının verdiği en yaygın tepki çocuğun kuruma yerleştirilmesi oluyor çünkü "en azından çocuk kurumda güvende olacak" diye düşünüyorlar.  



Bu makale, Hayat Sende gönüllüsü Merve Özmeral tarafından Lumos Vakfı sitesinden çevrilmiştir. Yazının orijinaline buradan ulaşılabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder