"Araştırmalar çocukların kurumlara
yerleştirilmelerinin var olan travmalarını şiddetlendirdiğini, istismara maruz
kalma riskini arttırdığını ve bunun çocukların sağlıklarına, gelişimlerine
zarar verdiğini gösteriyor."
Avrupa'da ciddi
sayıda çocuk aileleri tarafından istismara ya da ihmale uğradıkları için
kurumlara alınıyor. En iyi toplumsal hizmet imkanlarına sahip ülkeler bile kötü
eğilimli ailelerin çocuklarını korumak adına bunu yapmak zorunda kalıyorlar.
Ancak ihmal söz konusu olduğunda durum değişkenlik gösteriyor çünkü çoğu
ülkede ailenin ihmali doğrudan yoksullukla ve destek hizmetlerinin eksikliğiyle
ilgili. Peki çocuk istismarına karşı verilebilecek en doğru tepki kurum
bakımı olabilir mi? Aslında araştırmalar çocukların kurumlara
yerleştirilmelerinin var olan travmalarını şiddetlendirdiğini, istismara maruz
kalma riskini arttırdığını ve bunun çocukların sağlıklarına,
gelişimlerine zarar verdiğini gösteriyor. Tabi ki çocuklar ciddi risk
taşıyan ortamlarda bırakılmamalılar, ama yapılan her müdahale başlangıç
noktası olarak zarar vermeme ilkesinden yola çıkmalı.
Birçok ülkede sosyal hizmet uzmanlarının çocukların
istismara veya ihmale maruz kaldıkları ailelerinden uzaklaştırılması
doğrultusunda verdikleri kararları anlamak güç değil. Çünkü böyle ailelerde
bırakılan çocukların uğradıkları istismar ve hatta ölüm haberleri basında çok
fazla yer buluyor. Ama ailelerinden istismar veya ihmal yüzünden alınan
çocukların sayısı söz konusu olduğunda çarpıcı bir resim ile karşı karşıya
kalıyoruz. Avrupa'da koruma altına alınan çocuklarla ilgili bir araştırma
gösteriyor ki istismar ve ihmal yüzünden kurumlara yerleştirilen çocukların
sayısı kurum bakımının korunmaya gereksinimi olan çocuklara yönelik olduğu
ülkelerde daha yüksek.
Fakat,
"ihmal" konusu bu kadar açık değil. Öncelikle yaşamak için yeterli
kaynağa ve imkana sahip olduğu halde çocuklarını beslemeyi kasten reddeden
aileler ile çocuklarına uygun bakımı alkol veya uyuşturucu bağımlılığı yüzünden
sağlayamayan aileler arasında önemli bir fark var. Ayrıca bu aileler ile
yoksulluk yüzünden çocuklarına yeterli besin, giyinme ya da barınak sağlama imkanı
olmayan aileler arasında da dünyalar kadar fark var. Bu durum da sosyal hizmet
uzmanları için büyük bir zorluk çıkarıyor çünkü çocuğun ihtiyaçlarının en iyi
karşılanabileceği yolu ararken uzmanların zarar ve ihmalin sebebini bulmaları
gerekiyor.
Birçok ülkede,
bu tam da sorunun başladığı temeli oluşturuyor aslında. Özellikle Orta ve Doğu
Avrupa'da sosyal hizmet yeni bir uzmanlık alanı. Meslek olması gerekenden daha
az kaynağa ve değere sahip. Bunun sonucu olarak da sosyal hizmet uzmanları
ulaşım ve telefon gibi temel ihtiyaç eksiklikleri çekiyor, genellikle düşük
maaşlarla (bazen aşırı düşük) yüksek dosya yüküne bakmak zorunda kalıyorlar.
Bir ülkede kendini işine adamış sosyal hizmet uzmanları bana kırsal alanlardaki
acil istismar vakalarına ulaşmak için adreslere otostop çekerek gittiklerini
söylemişlerdi. Ziyaret ettiğim birçok ülkede de sosyal hizmet uzmanları
yoksulluk çeken ailelere yemek temin etmek için düzenli olarak ceplerinden para
harcıyorlardı. Çünkü kriz durumundaki ailelere destek sağlamak için sahip
oldukları herhangi bir bütçe yok.
Lumos'un Orta ve Doğu Avrupa'daki ülkeler üzerinde
yaptığı araştırmalar benzer ve tedirgin edici yapıdaki sonuçlara ulaştı. Biz
sosyal hizmeti incelerken bireysel vakaların üzerinde çalıştık ve ulaştığımız sonuçlara
göre birçok sosyal hizmet uzmanı fazla iş yüküyle çalışıyor. Buna ek olarak
uzmanların söylediğine göre ağırlıklı olarak çocuklar için ciddi risk taşıyan
ailevi krizlerle karar verme mekanizması olarak yer alıyorlar. Bu durumlarda da
sosyal hizmet uzmanlarının verdiği en yaygın tepki çocuğun kuruma
yerleştirilmesi oluyor çünkü "en azından çocuk kurumda güvende
olacak" diye düşünüyorlar.
Bu makale,
Hayat Sende gönüllüsü Merve Özmeral tarafından Lumos Vakfı sitesinden
çevrilmiştir. Yazının orijinaline buradan ulaşılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder