Danielle Demetriou, Tokyo
6 Eylül 2014
Masami Noguchi tipik Japon bir kız öğrenciyi
andırıyor. Mutlu müzik listeleri, origami ve badminton onun hobilerini
oluştururken, körili pirinç ise favori yiyecekleri arasında yer alıyor.
Ancak, 17 yaşındaki akranlarından bir açıdan
sıyrılıyor; o, yıllarını yurtta yaşayarak geçirmiş binlerce çocuktan biri.
Masami, 3 yaşındayken yurda koyuluyor, tacizci dedesi
annesini bıçakladıktan sonra, devlet kurumlarının zorlu sınırları içinde
yaşanan dokuz yıl başlıyor.
“Çok katı kuralları vardı.” diyor. “Asla okuldan bir
arkadaşımı oraya götüremezdim. Param varken ve dışarıdan bir şeyler almak
isterken, dışarıya serbestçe çıkamazdım.”
“Personel çok katıydı. Her zaman daha büyük çocuklara
itaat etmek zorundaydım. İçlerinde benim de olduğum daha küçük çocuklar
sindirilmişti. Eğer çocuklar kuralları çiğnerse, personel tarafından
dövülüyorlardı. Yemek için güçlü bir rekabet vardı ve daha küçük olanlar
genelde kaybediyorlardı.”
Bugün, Masami açıkça kendisini en şanslılardan biri
sayıyor. Dört buçuk yıl önce bakımevinden alınıp, koruyucu ailenin yanına
yerleştirilerek, yaklaşık on yıl içinde hayatında ilk kez normal ve güvenli bir
aile hayatının zevkini tadıyor.
“Şimdi kendi odama sahibim. Hiç kimse artık bana
zorbalık edemez.” diyor.
“Yurtta hiçbir zaman gelecek dakikada ne olacağını
bilemezdim bu yüzden hiçbir zaman güvende hissetmedim. Burası huzurlu ve
güvenli.”
“Yürek Parçalayıcı”
Masami, bir azınlık olduğunun oldukça farkında. İnsan
Hakları İzleme Örgütü yılbaşlarında yayınladığı raporda, Japonya’daki koruma
altındaki 39.000 çocuktan yaklaşık %90’ının bir aile yanından çok devlet
yönetimindeki kurumlarda kaldıklarını açıkladı.
Rapor, bu oranın sanayileşmiş ülkeler arasında en
yüksek olduğuna, hala çocuklarının yalnızca yüzde 10’u gibi az bir
kısmının koruma veya evlat edinme ile bir aile ortamına taşındığına dikkat
çekiyor.
Sonuç olarak, on binlerce Japon çocuk yeterli
personeli olmayan kurumlarda, çoğu zaman sıkıntılı şartlarda, kötü davranılan,
şiddet görülen ve neticede toplumsal damgalamaya maruz kalınan bir ortamda
yaşıyor.
“Japonya’da, kimsesizlerinyurttakalması gerektiği
düşüncesi bilinçsiz bir algı gibi görülüyor.”
Mika Hobbs, Koruyucu Anne
Geçen yıl, Birleşmiş Milletler'in Alternatif Bakım
Yönergeleri, çocukların üçerli bakım altında aile merkezli ortamlara
yerleştirilmesi için çağrıda bulunmasına rağmen, yurtta yaşayan binlerce
bebeğin ve üç binden fazla çocuğun olması endişelenmek için önemli bir nedeni
oluşturuyor.
Japonya’nın “yürek parçalayıcı” durumunu tanımlayan,
İnsan Hakları İzleme Örgütü Japon direktörü Kanae Doi; hükümetin, çocuk hakları
üzerinde ağırlıklı olarak kurumlara bağlı bir koruma politikasını öncelik edinmiş
olduğunu ifade ediyor.
“Bu durum, bürokratik önceliklerin çocukların
haklarına baskın çıkmasından dolayıdır.” diyor.
“Mevcut çocuk bakım kurumlarındaki bürokratların ve
çalışanların yerleşik mali çıkarları, orada kalan çocukların sayısına bağlı
olarak alınan hükümet sübvansiyonları olduğundan, anlamlı bir reform yapmak
oldukça zor.”
“Bu gerçeğe dayanarak, Japonya’nın çocuk rehberi
merkezleri genellikle, biyolojik ebeveynlerin, çocukların yurtlardan çok
koruyucu aile yanında yaşaması yönündeki tercihlerini erteliyor, ya da zaman
alıcı ve genellikle hassas evlat edinme ve koruyucu aile düzenlemelerini
önlemeye çalışıyorlar.
“Düşler Olmadan”
“Bir aile yanında yaşamaktan çok bir yurtta yaşamanın
potansiyel etkisi; zayıf bedensel sağlık, gelişimsel gecikmeler ve uzun süreli
psikolojik hasar etkileri olmak üzere detaylı bir şekilde
kanıtlanmıştır/belgelenmiştir.”
Nottingham Üniversitesi'nde Adli Psikoloji ve Çocuk
Sağlığı Profesörü Kevin Browne, İnsan Hakları İzleme Raporu “Düşler Olmadan”
başlığında; “görünüşte kaliteli olsa bile”kurumsal bakımın, çocukların ilişki
kurma yetenekleri üzerinde hayatları boyunca zararlı etkiler yaratabileceğini
ifade ediyor.
Ayrıca raporda, şimdi 19 yaşında olan, yurtta
vahşice zorbalık edilen genç bir öğrenci olarak hatırlanan Toshiyuki Abe’ye
atıf yapılıyor.
“Bir beyzbol sopasıyla yüzüme vurularak dövüldüm. Daha
büyük çocuklar, eğer kötü bir gün geçiriyorlarsa, sadece bana vururlardı.” diye
hatırlattı.
119 sayfalık rapor Japon bakım sistemi üzerinde, tüm
çocuk bakım kurumların kapatılması ve bakımevinden çok, evlat edinme ya da
koruyucu aileliğe öncelik verilmesini içeren önemli bir reform çağrısında
bulunuyor.
Buna karşılık, Japonya’nın Sağlık, Çalışma ve Refah
Bakanlığı, ebeveynlerinden alınan çocukların aile temelli bakım oranını
arttırmak için aktif adımlar atıldığını ifade ediyor.
Bakanlık sözcüsü; “Mevcut durumda, çocukların %90’nı
sosyal yardımlaşma tesislerinde kalırken, %10’nu ise koruyucu ebeveynlerin
yanında, aile evinde kalıyorlar.” diye ifade ediyor.
“Bizim amacımız, önümüzdeki birkaç on yıl içinde,
-küçük ölçekte hepsinin sırasıyla-yaklaşık üçte birinin koruyucu ebeveynlerin
yanında aile evlerinde, grup evlerinde ve sosyal yardımlaşma tesislerinde
kalması ve böylece onların dağılımını dengelemek.”
O zamana kadar Masami, -Batı Tokyo, Machida’da bir
aile ile yaşayan üç evlatlık çocuktan biriydi- Japonya’da bir azınlık olmaya
mahkûm gibi görünüyordu.
“Japonya’da, kimsesizlerin yurtta kalması gerektiği
düşüncesi bilinçsiz bir algı gibi görülüyor.”diyor Mika Hobbs,48, Masami’nin
koruyucu Annesi.
“Kan bağının güçlü bir duygusu var ve başka birinin
çocuğunu almak Japon Halkına doğal bir şey gibi görünmüyor.”
Bir aile ortamında bulunmanın yararlarını vurgulayarak
ekliyor; “-yurtların dışında- Onlar tam bir birey olabilirler.”
“Okuldaki aktivitelerle, sporla, yerel aktivitelerle
meşguller. Gözümüzün önünde büyüdüklerini görebiliriz. Ancak onlar hala yurtta
kalmış oldukları için damgalanmış hissediyorlar.”
(Bu yazı, Hayat Sende Gönüllüsü Ezgi Çetin tarafından
çevrilmiştir. Yazının aslına http://www.bbc.com/news/world-asia-28636008
bağlantısından ulaşılabilir.)
Hayat Sende Derneği'nin sesinin daha yüksek çıkması
elinizde. Gönüllü çevirilere katkı sağlamak için hayatsendegenclik@gmail.com
adresine e-posta atabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder