Manavda ödeme yapmak için 4 yaşındaki oğlumla sırada
beklerken kasiyer ile aramızda şu konuşma geçti:
“Oğlunuz
çok tatlıymış.”
“Teşekkür
ederiz, sağ olun” dedim ve benim sarı saçlarım, mavi gözlerim ve açık tenime
dikkat ettiğini fark ettim.
Konuşmaya
devam etti, “Eşiniz koyu tenli mi?”
“Yok,
hayır değil.”
“Hmm, o
halde Latin Amerikalı olsa gerek?”
“Hayır
değil.”
“Hmm…”
dedi son olarak, kafası karışmışa benziyordu, tabii ki bu gizemli şeyi çözmek
istiyordu. “Oğlunuzun koyu bir tatlılığı var (tenini kastederek).”
“Teşekkür
ederiz, biz de onun yakışıklı olduğunu düşünüyoruz.”
Merakını
giderememiş olsa gerek, soru yağmuruna devam etti.
“Bu çok
ilginç. Siz ve eşiniz açık tenli olmasına rağmen oğlunuzda koyu tenlilik var.”
Aklımdan
şu cevabı yapıştırmak geçti: “Benim bildiğimi bana sattığın için teşekkürler
Dedektif Sherlock! Bu farkı cidden daha önce görememiştim(!)”. Ama bunu demek
yerine ağzımdan şunlar dökülüverdi:
“Biliyorum,
çünkü oğlumuzu evlat edindik.”
“Hmm,
şimdi anladım. Demek evlat edindiniz, çok ilginç gerçekten.”
Bu
bahsettiğim konuşmanın ardından gelecek cümleleri az çok tahmin
edebiliyorsunuzdur, fakat bu sözler benim kalp atışlarımı hızlandırıyor,
nefesimi daraltıyor ve kan basıncımı yükseltiyor. Tabiri caizse, tepemi
attırıyor.
Neyse,
öncelikle evlat edinme konusunu ele alalım. Evlat edinme kesinlikle harika bir
duygu fakat o kadar da az rastlanır bir durum değil artık. Evlat edinen bir
yakınınız olması, evlat edinmiş birileriyle ya da evlat edinme fikrini tartışan
bir toplulukta karşılaşmış olmanız artık çok muhtemel. Evlat edinme ya da
biyolojik evladım olup olmadığına bakmaksızın ben 4 yaşındaki oğlumu çok
seviyorum. O benim için dünyaları ifade ediyor. Evet, oğlumuzu evlat
edindik, ve sizin hikayeniz gibi bizim aile hikayemiz de özel, eşsiz ve bazen
de hassas.
Fakat
esas konu da bu; bizim aile hikayemiz bize özel ve bizim aile olmamızı anlatan
bir hikaye, nasıl ki sizinki sizin için özelse. Fakat, benim deneyimlediğime
göre, insanlar “evlat edinme” kelimesini duyduklarında, düşüncesizlik
ederek hayatımız, oğlumuz ve onun evlat edinme hikayesi hakkında kişiye özel
sorular sorma eğilimini gösteriyorlar.
Aşağıda
okuyacağınız 3 maddeyi baştan ifade ederek, sizi evlat edinmiş biriyle
yapacağınız konuşma esnasında utandıracak ya da yüzünüzü kızartacak yorumlar
yapmaktan kurtarmak isterim.
1.
“Evlat edinmen inanılmaz bir şey – Senin yaptığını ben yapamazdım.”
Bu
yorum beni her seferinde kızdırıyor! İlk önce şunu sorayım, bu sözleri yeni
doğum yapmış bir anneye söyler miydiniz? “Doğum yaptığını görmek inanılmaz
bir şey!”, hayır, bunu asla söylemezdiniz! Aslında, bu yorumların ne
kadar saçma olduğunu görüyorsunuz.
İkinci
olarak ve daha önemlisi, bu yorum oldukça yanlış bir ifade çünkü aile
yanında büyümek her çocuğun hakkıdır. Hayatta ne olacağını ben bilemem,
kâhin de değilim, bu dünyaya gelmiş her çocuk anne-baba sevgisi ve şefkatinden
mahrum kalmamalıdır.
“Senin
yaptığını ben yapamazdım” kısmına gelirsek, bunu çok da düşünmeden söylenmiş
bir söz olarak algılayabiliriz çünkü evet siz de evlat edinebilirsiniz! Her
çocuğun aile yanında yaşaması hakkıdır. Evlat edinen aileler sadece farklı bir
açıdan ebeveynler. Tek fark bu. Evet onlar ebeveynler, ermiş ya da veli
kimseler değil.
2.
“Biyolojik (gerçek) çocuk yapmayı düşünüyor musunuz?”
Ciddi
misiniz? Yo, yo! Şaka yapıyor olmalısınız. Çocuk sahibi olmanın sadece
biyolojik bağlara sahip olmaktan geçmesi gerektiğini bilmiyordum! Şu
soruya ne dersiniz: “Nişanlına veya sevgiline olan aşkın gerçek mi?”. Bu sevgi
bağını sorgulayıp başkalarına bunun gerçek olup olmadığını sorguluyor musunuz?
Benim oğlum benim gerçek çocuğumdur! Oğlumu benim kendimin doğurup doğurmadığı
benim için önemli değil çünkü şunu yüzde yüz emin olarak söyleyebilirim ki
oğlum benden bir parça gibi hissediyor.
Öte
yandan, oğlumu evlat edindiğimi öğrendiğinizde ve bu soruyu sorduğunuzda ki bu
beni de tanımadığınız anlamına geliyor, karşı taraf için bu sözler oldukça
kırıcı olabilir. Bunun yerinde, şu şekilde sormanız daha yerinde olur, “Kaç
çocuk daha yapmayı düşünüyorsunuz?”.
3.
“Oğlun gerçek ailesini tanıyor mu?”
Saat
sabahın üç buçuğu ve oğlumuz yataktan emekleyerek kalkıp yanımıza geldi
çünkü korkmuş durumdaydı. Uykuyla karışık ona şunları söyledim, “Dur tatlım,
bırakalım baban uyusun. Ben senin yanına uzanacağım.”
(İki
kişilik yatakta üç kişinin yatıyor olması birimizin o gece kesinlikle uyku
alamayacağı anlamına geliyor.)
Oğlum
bizimkinin hemen yanındaki yatağına geri dönerken kafasını gece lambasının
köşesine vurdu. Ağrısını derinden hissetmemle yataktan fırlayıp ışığı açıp başını
ovuşturarak acısını dindirmeye çalışmam bir oldu. Eşim gürültüye uyandı ve
yataktan fırlayarak oğlumuzun yüzündeki küçük kesiği durduracak bir bez parçası
bulmaya çalışıyordu.
Bu
anlattığım olayın ışığında sizleri oğlumun “gerçek” ailesinin kim olduğu
sorusuna tekrar götürmek istiyorum. Sanırsam şunları söylemek yerinde olacaktır
ki oğlumuza doğruyu ve yanlışı, ona nasıl iletişim kurması gerektiğini ve
başkalarına neden saygı göstermesini, bisiklet sürmeyi, kaşığı doğru tutmayı,
tuvalet adabını ve en önemlisi de ona her koşulda sevgi göstermeyi ve
desteklemeyi “gerçek” bir aile olmanın gereklilikleri arasında addediyorum.Sorunuza
cevap verecek olursam, evet oğlumuz gerçek ailesinin kim olduğunu biliyor.
Şimdi,
sizi utandırmış ya da bana ailemle ilgili herhangi bir soru sorduğunuzda aynı
şeyleri sürekli tekrarlayacağım gibi hissettirerek yollamak istemiyorum. Bana
“gerçeklik” konusunda sorduğunu sorularla ne kastettiğinizi çok iyi anlıyorum
fakat kullandığınız dil gerçekten etki alanına sahip ve evlat edinilmiş
çocuklar üzerinde gerçek ailelerinin yanında değillermiş gibi bir his
uyandıracak nitelikte. Ne kadar trajik, değil mi? Burada herkesin alması
gereken mesaj şu: Lütfen
soru sormadan önce düşünün, özellikle de karşınızdakini birebir tanımıyorsanız.
Evlat
edinmiş aileler gerçek ailelerdir ve çocuklarına karşı gerçek sevgiyi
gösterirler. Konu burada kapanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder