12 Ağustos’ta yayımlanan “Buzdan
yapılmış bir Roket” adlı anı kitabında yazar Gail Gudradt, kırsal Kamboçya’daki
Wat Opot Çocukların Topluluğu adlı bir yetimhaneye seyahatlerinin dökümünü
sunmakta. Arka kapağında yazarın Kamboçyalı çocuklara sarılmış bir fotoğrafının
bulunduğu kitap üzerine çıkan ilk değerlendirmeler, “sevgi, şefkat ve merhamet
üzerine evrensel bir ders sunuyor” olarak nitelendirdikleri bu kitabı övgü ile
karşıladılar.
Gudradt’ın anlatısı, Batılı gönüllülük etrafında inşa edilmiş yetimhane
endüstrisinin çetrefilli karmakarışıklılığın çok iyi bir örneği. Son yıllarda,
dünya genelinde yetimleri kurtarmaya istekli bağışçılar ve gönüllüler,
yetimhane-odaklı turizmin yaygınlaşması sonucuna yol açtı. Örneğin UNICEF’e
göre, sadece Kamboçya’da 2005’ten 2011 yılına yetimhanelerdeki çocukların
sayısı %75 arttı. UNICEF’e göre, “yetim” olarak adlandırılan bu
çocukların aslında en az bir ebeveyni hayatta ve dolayısı ile bu çocuklar yetim
değiller.
Wat Opot’un hikayesi, yetimhaneler, (ya da bazen adlandırıldıkları üzere,
çocuk veya toplum merkezleri) etrafındaki açmazları örneklemekte. Wat Opot’ta
gönüllü olarak çalışmak isteyen adayların, “çocuklarla çalışma, oynama ve
onlara öğretmeye yönelik bir istek” göstermeleri ve an az bir aylık bir
taahhütte bulunmaları gerekmekte. Herhangi bir beceriye sahip olma zorunluluğu
bulunmayanlar gönüllülerin, yiyecek ve konaklama masrafları için aylık 250
dolarlık bir ücret ödemeleri gerekmekte. Gönüllüleri ve bağışçıları çekmek
adına, Wat Opot’un web sitesine, önceki gönüllülerin orada geçirilmiş derinden
tatmin edici zamanlarının tanıklıkları ve sevinçle parlayan Batılılara sarılmış
koyu-tenli çocukların fotoğrafları serpiştirilmiş.
Gudradt’ın kitabı da bu anlatıyı pekiştirmekte. Yazar, “yalnızlıkları ve dokunuşa olan ihtiyaçları ile bir araya gelen” ve buradaki çocuklara sürekli sarılan, onları sürekli öpen gönüllülerin bulunduğu, Wat Opot’u “ruhlar için bir atölye çalışması” olarak nitelendirmekte.
Gudradt’ın kitabı da bu anlatıyı pekiştirmekte. Yazar, “yalnızlıkları ve dokunuşa olan ihtiyaçları ile bir araya gelen” ve buradaki çocuklara sürekli sarılan, onları sürekli öpen gönüllülerin bulunduğu, Wat Opot’u “ruhlar için bir atölye çalışması” olarak nitelendirmekte.
En çok ihmal edilmiş olanları kurtarmak, evsizleri barındırmak adına inşa
edilmiş olan ve küresel bağışçıların iyi niyetleri ile finanse edilen bu
sistemin etiğini sorgulamak yanlış görünebilir. Ancak bu sistemin, geçmişleri
araştırılmamış ya da çocuk bakımı alanında hiçbir deneyimi olmayan kişilerin
çocuklara kolay erişimini sağlıyor olması, çocuk koruma alanında kabul gören
uluslar arası standartlara aykırı. Örneğin, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler’in Çocukların Alternatif Bakımı üzerine
Kılavuzu, kurum bakımının, çocukların, akrabaları ya da koruyucu aileler yanına
yerleştirilmesine yönelik tüm çabalar sonuçsuz kaldığı durumlarda başvurulacak
son çare olduğunu şart koşmakta. Bir başka deyişle, Wat Opot gibi kurumsal mekanlar
çocukların daimi olarak yaşadıkları yerler olmamalı.
Derinden hatalı olan yetimhane
turizminin altında yatan ahlaki mekanizma. Bağışçılar ve gerek sadece birkaç
saat uğrayan gönüllüler gerekse aylar ya da daha uzun süre boyunca gönüllülük
yapanlar, eylemlerini, kendi hayatları ve turistik ya da gönüllü noktalarında
yaşayan çocukların hayatları arasında gördükleri büyük uçurumu dengelemek
öncülüne dayandırmakta. Sonuç itibarı ile öğrencileri, emeklileri ve kilise
gruplarını içeren bu iyi niyetli fakat başarısız toplumsal reformcular, kendi
eylemlerini bir çeşit mutlakiyet olarak hayal etmekte.
Anında, Acele
Kurtarıcılık
Oysa, yetimhane turizmi özünde küresel eşitsizlik sebebi ile hayatta.
Yetimhane turizminin bu alanda eğitimsiz Batılı gönüllüleri ile
yetimhanelerdeki çocuklar arasında barındırdığı eşitsiz iktidar dinamiği, bu
küresel eşitsizliği ortadan kaldırmaktan ziyade dikte etmekte. Kamboçya’daki
HIV-virüsü taşıyıcısı çocuklar örneğindeki, bir yardım biçimi olarak herhangi
bir beceriye dayanmayan gönüllülüğe yapılan vurgu, daha büyük bir küresel
gerçekliği gizlemekte: Pek çok Kamboçyalı, virüslere karşı kullanılan ilaçları
satın alma gücüne sahip değil. Bunun nedeni de Batılı ilaç firmalarınca tutulan
patentlerin, ülkede ilaç üretimini imkansız kılması ve dolayısı ile fahiş
fiyatların ortaya çıkması.
Batılı bağışçılar, tek bir bağışçının eylemi ve sevgisi ile kurtarılabilecek
olan, acı çeken, kimsesiz çocuk hikayesine rağbet etmekte. Anında, acele
kurtarıcılık vaadi, yani sevgisizlik içinde var olan çocukları tek başına
kurtarma fikri, ailelerin çocuklarına bakmalarına yardımcı olmak gibi daha az
dramatik bir fikir ile ikame edildiği zaman bağışlar aynı derecede
yapılmamakta. Gudrat’ın örneğinde olduğu gibi, kurtarma fikri, aynı zamanda
Batılı’nın daha sevgi dolu bir kişiye dönüşümüne yardımcı olmakta. Görülemeyen,
ulaşılamayan, fotoğrafları çekilemeyen ya da kucaklanamayan ya da bağışçının
yardımseverliğinin göstergesi olarak sunulamayan çocuklar; görünür, acı çeken
bir yetimin tetiklediği empati duygularını aynı şekilde uyandırmamakta.
Benzer bir şekilde, Save the Children gibi hayırsever kuruluşlara yapılan
bağışlar, okul malzemeleri ve çocuklara giysi sağlasa da bağışçının yatırımının
getirisi daha az somut. Yetimhane turizmi, Batılı bağışçılığın deneyimini,
bağışçı-merkezli yaparak- gönüllüler ayrılana ya da tatillerine dönene kadar
yetimhanelerde sevilecek ve oynanacak çocukları bulundurarak-bu boşluğu
doldurmakta.
“Başka yerlerdeki çocukların onurunu geri vermek, dünyanın yoksullarının
görünür acılarına ve duygusal nesneleştirmelerine dayandırılmayan, küresel
eşitliğe rasyonel bir bağlılığı gerektirmekte.”
Bu arka planın üzerine, birkaç kuruluş, bu bağışçı-merkezli normlara karşı
pozisyon almakta ve de çocukları ve ebeveynleri birleştirmeyi ya da çocukları
koruyucu aileler yanına yerleştirmeyi öngören çocuk-odaklı çözümleri teşvik
etmek için çalışmakta. Örneğin, konu ile ilgili yakın dönemli bir raporda,
dünya çapında yetimhanelerde çalışan Hıristiyan gruplar için bir kaynak merkezi
olan Faith Initiative Action, aile temelli bakımı vurgulamakta ve çocukların
daimi kaldıkları mekanlar olarak yetimhanelerin sonlandırılması için çağrıda
bulunmakta.
“Biyolojik, koruyucu, ya da evlat edinmiş ailelerde yetişen çocukların,
kurum bakımında kalan çocuklara göre daha iyi fiziksel, entelektüel ve
gelişimsel sonuçlar gösterdiği,” raporda belirtilmekte. Çalışma, bakıcıya
oranla çocuk sayısının düşük olduğu yetimhanelerde bile gelişimsel gecikmelerin
ve bağlanma sorunlarının önlenemediğini göstermekte.
Çocuk refahını vurgulayan yetimhaneler de yine de soruna katkıda
bulunmakta. Nepal’de eski bir yetimhane gönüllüsü tarafından kurulmuş olan
sivil toplum kuruluşu Next Generation Nepal, “iyi” yetimhanelerin bile
çocukların ailelerinden uzaklaşması neticesini getirdiğini belirtmekte.
Örneğin, çocukları yetimhanelere getiren çocuk tacirlerinin çoğu kez yalan
söyleyip çocukların kimsesiz olduğunu iddia ettikleri ve iddiaları araştırma
olanağı olmadığı için çoğu kez yetimhanelerin çocukları kabul ettiği
belirtilmekte.
Tüm bu ahlaki ve operasyonel kusurlarına rağmen ve Gudradt’ınki gibi durumu
çarpıtan anlatılar sayesinde, yetimhane turizmi, küresel gönüllülük
turizmininin en popüler biçimi olmaya devam etmekte. Yetimlik ya da çocuk
yoksulluğu sadece Kamboçya, Nepal ve Uganda’da mevcut bir olgu olmasa da
becerilere dayanmayan bakıma ve daha düşük mahremiyet standartlarına layık
görülen bu daha yoksul ülkelerin çocuklarına daha farklı bir onur standardı
uygulanmakta.
Amerika Birleşik Devletleri ve diğer Batılı ülkeler de azımsanmayacak
sayıda yetime sahip. Ancak bu ülkelerde koruyucu aile kuruluşları aynı şekilde
çocukların yüzlerini ya da hikayelerini teşhir etmemekte. Ne de bu çocuklar,
kendi yalnızlıklarını ve dokunuş ihtiyaçlarını gidermek isteyen gönüllüler için
hazır bulundurulmakta.
Başka yerlerdeki çocukların onurunu iade etmek, dünyanın yoksullarının görünür acılarına ve duygusal nesneleştirilmelerine dayanmayan, küresel eşitliğe rasyonel ve anlamlı bir taahhütte bulunmayı gerektirmekte.
Başka yerlerdeki çocukların onurunu iade etmek, dünyanın yoksullarının görünür acılarına ve duygusal nesneleştirilmelerine dayanmayan, küresel eşitliğe rasyonel ve anlamlı bir taahhütte bulunmayı gerektirmekte.
(Bu yazı, Hayat Sende Gönüllüsü Yrd.
Doç. Dr. Berna YAZICI tarafından aşağıdaki linkten çevrilmiştir. http://america.aljazeera.com/opinions/2014/8/cambodia-orphanagetourismwatopotwesternvolunteerism.html )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder