17 Ekim 2015 Cumartesi

Seyahat Kitabı Bu Yetimhaneye Dört Yıldız Veriyor


12 Ağustos’ta yayımlanan “Buzdan yapılmış bir Roket” adlı anı kitabında yazar Gail Gudradt, kırsal Kamboçya’daki Wat Opot Çocukların Topluluğu adlı bir yetimhaneye seyahatlerinin dökümünü sunmakta. Arka kapağında yazarın Kamboçyalı çocuklara sarılmış bir fotoğrafının bulunduğu kitap üzerine çıkan ilk değerlendirmeler, “sevgi, şefkat ve merhamet üzerine evrensel bir ders sunuyor” olarak nitelendirdikleri bu kitabı övgü ile karşıladılar.
Gudradt’ın anlatısı, Batılı gönüllülük etrafında inşa edilmiş yetimhane endüstrisinin çetrefilli karmakarışıklılığın çok iyi bir örneği. Son yıllarda, dünya genelinde yetimleri kurtarmaya istekli bağışçılar ve gönüllüler, yetimhane-odaklı turizmin yaygınlaşması sonucuna yol açtı. Örneğin UNICEF’e göre, sadece Kamboçya’da 2005’ten 2011 yılına yetimhanelerdeki çocukların sayısı %75 arttı.  UNICEF’e göre, “yetim” olarak adlandırılan bu çocukların aslında en az bir ebeveyni hayatta ve dolayısı ile bu çocuklar yetim değiller.
Wat Opot’un hikayesi, yetimhaneler, (ya da bazen adlandırıldıkları üzere, çocuk veya toplum merkezleri) etrafındaki açmazları örneklemekte. Wat Opot’ta gönüllü olarak çalışmak isteyen adayların, “çocuklarla çalışma, oynama ve onlara öğretmeye yönelik bir istek” göstermeleri ve an az bir aylık bir taahhütte bulunmaları gerekmekte. Herhangi bir beceriye sahip olma zorunluluğu bulunmayanlar gönüllülerin, yiyecek ve konaklama masrafları için aylık 250 dolarlık bir ücret ödemeleri gerekmekte. Gönüllüleri ve bağışçıları çekmek adına, Wat Opot’un web sitesine, önceki gönüllülerin orada geçirilmiş derinden tatmin edici zamanlarının tanıklıkları ve sevinçle parlayan Batılılara sarılmış koyu-tenli çocukların fotoğrafları serpiştirilmiş.

Gudradt’ın kitabı da bu anlatıyı pekiştirmekte. Yazar,  “yalnızlıkları ve dokunuşa olan ihtiyaçları ile bir araya gelen”  ve buradaki çocuklara sürekli sarılan, onları sürekli öpen gönüllülerin bulunduğu,  Wat Opot’u “ruhlar için bir atölye çalışması” olarak nitelendirmekte.
En çok ihmal edilmiş olanları kurtarmak, evsizleri barındırmak adına inşa edilmiş olan ve küresel bağışçıların iyi niyetleri ile finanse edilen bu sistemin etiğini sorgulamak yanlış görünebilir. Ancak bu sistemin, geçmişleri araştırılmamış ya da çocuk bakımı alanında hiçbir deneyimi olmayan kişilerin çocuklara kolay erişimini sağlıyor olması, çocuk koruma alanında kabul gören uluslar arası standartlara aykırı. Örneğin, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler’in Çocukların Alternatif Bakımı üzerine Kılavuzu, kurum bakımının, çocukların, akrabaları ya da koruyucu aileler yanına yerleştirilmesine yönelik tüm çabalar sonuçsuz kaldığı durumlarda başvurulacak son çare olduğunu şart koşmakta. Bir başka deyişle, Wat Opot gibi kurumsal mekanlar çocukların daimi olarak yaşadıkları yerler olmamalı.
Derinden hatalı olan yetimhane turizminin altında yatan ahlaki mekanizma. Bağışçılar ve gerek sadece birkaç saat uğrayan gönüllüler gerekse aylar ya da daha uzun süre boyunca gönüllülük yapanlar, eylemlerini, kendi hayatları ve turistik ya da gönüllü noktalarında yaşayan çocukların hayatları arasında gördükleri büyük uçurumu dengelemek öncülüne dayandırmakta. Sonuç itibarı ile öğrencileri, emeklileri ve kilise gruplarını içeren bu iyi niyetli fakat başarısız toplumsal reformcular, kendi eylemlerini bir çeşit mutlakiyet olarak hayal etmekte.


Anında, Acele Kurtarıcılık

Oysa, yetimhane turizmi özünde küresel eşitsizlik sebebi ile hayatta. Yetimhane turizminin bu alanda eğitimsiz Batılı gönüllüleri ile yetimhanelerdeki çocuklar arasında barındırdığı eşitsiz iktidar dinamiği, bu küresel eşitsizliği ortadan kaldırmaktan ziyade dikte etmekte. Kamboçya’daki HIV-virüsü taşıyıcısı çocuklar örneğindeki, bir yardım biçimi olarak herhangi bir beceriye dayanmayan gönüllülüğe yapılan vurgu,  daha büyük bir küresel gerçekliği gizlemekte: Pek çok Kamboçyalı, virüslere karşı kullanılan ilaçları satın alma gücüne sahip değil. Bunun nedeni de Batılı ilaç firmalarınca tutulan patentlerin, ülkede ilaç üretimini imkansız kılması ve dolayısı ile fahiş fiyatların ortaya çıkması.
Batılı bağışçılar, tek bir bağışçının eylemi ve sevgisi ile kurtarılabilecek olan, acı çeken, kimsesiz çocuk hikayesine rağbet etmekte. Anında, acele kurtarıcılık vaadi, yani sevgisizlik içinde var olan çocukları tek başına kurtarma fikri, ailelerin çocuklarına bakmalarına yardımcı olmak gibi daha az dramatik bir fikir ile ikame edildiği zaman bağışlar aynı derecede yapılmamakta. Gudrat’ın örneğinde olduğu gibi, kurtarma fikri, aynı zamanda Batılı’nın daha sevgi dolu bir kişiye dönüşümüne yardımcı olmakta. Görülemeyen, ulaşılamayan, fotoğrafları çekilemeyen ya da kucaklanamayan ya da bağışçının yardımseverliğinin göstergesi olarak sunulamayan çocuklar; görünür, acı çeken bir yetimin tetiklediği empati duygularını aynı şekilde uyandırmamakta.
Benzer bir şekilde, Save the Children gibi hayırsever kuruluşlara yapılan bağışlar, okul malzemeleri ve çocuklara giysi sağlasa da bağışçının yatırımının getirisi daha az somut. Yetimhane turizmi, Batılı bağışçılığın deneyimini, bağışçı-merkezli yaparak- gönüllüler ayrılana ya da tatillerine dönene kadar yetimhanelerde sevilecek ve oynanacak çocukları bulundurarak-bu boşluğu doldurmakta.
“Başka yerlerdeki çocukların onurunu geri vermek, dünyanın yoksullarının görünür acılarına ve duygusal nesneleştirmelerine dayandırılmayan, küresel eşitliğe rasyonel bir bağlılığı gerektirmekte.”
Bu arka planın üzerine, birkaç kuruluş, bu bağışçı-merkezli normlara karşı pozisyon almakta ve de çocukları ve ebeveynleri birleştirmeyi ya da çocukları koruyucu aileler yanına yerleştirmeyi öngören çocuk-odaklı çözümleri teşvik etmek için çalışmakta. Örneğin, konu ile ilgili yakın dönemli bir raporda, dünya çapında yetimhanelerde çalışan Hıristiyan gruplar için bir kaynak merkezi olan Faith Initiative Action, aile temelli bakımı vurgulamakta ve çocukların daimi kaldıkları mekanlar olarak yetimhanelerin sonlandırılması için çağrıda bulunmakta.
“Biyolojik, koruyucu, ya da evlat edinmiş ailelerde yetişen çocukların, kurum bakımında kalan çocuklara göre daha iyi fiziksel, entelektüel ve gelişimsel sonuçlar gösterdiği,” raporda belirtilmekte. Çalışma, bakıcıya oranla çocuk sayısının düşük olduğu yetimhanelerde bile gelişimsel gecikmelerin ve bağlanma sorunlarının önlenemediğini göstermekte.
Çocuk refahını vurgulayan yetimhaneler de yine de soruna katkıda bulunmakta. Nepal’de eski bir yetimhane gönüllüsü tarafından kurulmuş olan sivil toplum kuruluşu Next Generation Nepal, “iyi” yetimhanelerin bile çocukların ailelerinden uzaklaşması neticesini getirdiğini belirtmekte. Örneğin, çocukları yetimhanelere getiren çocuk tacirlerinin çoğu kez yalan söyleyip çocukların kimsesiz olduğunu iddia ettikleri ve iddiaları araştırma olanağı olmadığı için çoğu kez yetimhanelerin çocukları kabul ettiği belirtilmekte.
Tüm bu ahlaki ve operasyonel kusurlarına rağmen ve Gudradt’ınki gibi durumu çarpıtan anlatılar sayesinde, yetimhane turizmi, küresel gönüllülük turizmininin en popüler biçimi olmaya devam etmekte.  Yetimlik ya da çocuk yoksulluğu sadece Kamboçya, Nepal ve Uganda’da mevcut bir olgu olmasa da becerilere dayanmayan bakıma ve daha düşük mahremiyet standartlarına layık görülen bu daha yoksul ülkelerin çocuklarına daha farklı bir onur standardı uygulanmakta.
Amerika Birleşik Devletleri ve diğer Batılı ülkeler de azımsanmayacak sayıda yetime sahip. Ancak bu ülkelerde koruyucu aile kuruluşları aynı şekilde çocukların yüzlerini ya da hikayelerini teşhir etmemekte. Ne de bu çocuklar, kendi yalnızlıklarını ve dokunuş ihtiyaçlarını gidermek isteyen gönüllüler için hazır bulundurulmakta.

Başka yerlerdeki çocukların onurunu iade etmek, dünyanın yoksullarının görünür acılarına ve duygusal nesneleştirilmelerine dayanmayan, küresel eşitliğe rasyonel ve anlamlı bir taahhütte bulunmayı gerektirmekte.
(Bu yazı, Hayat Sende Gönüllüsü Yrd. Doç. Dr. Berna YAZICI tarafından aşağıdaki linkten çevrilmiştir. http://america.aljazeera.com/opinions/2014/8/cambodia-orphanagetourismwatopotwesternvolunteerism.html )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder