15 Temmuz 2014 Salı

İLK YILI GERİDE BIRAKIRKEN




365 gün önce ansızın hayatımıza girdiler,
Sevgileriyle bizi şımarttılar,
Mucizeler yaratıp kahramanlarımız oldular.
Bu sözleri bir şarkıdan aldığımı ve ailemize uyarladığımı itiraf etmeliyim.


Uzun seneler bekledikten sonra; çocuklarımızın bize gelmeleri bir günün içinde oldu. Gelişlerinden beri bizi, hiçbir zaman esirgemeksizin, her zaman sevgi sellerine boğdular ve kendileri de sevgimizle birer çiçek gibi açıp, ışıl ışıl parladılar. Birlikte geçirdiğimiz bu ilk bir senenin kahramanları şüphesiz onlar ve ben onlara hayranım.  
Çocuklarımıza ilk kavuştuğumuz günlerde görüştüğümüz insanlardan farklı farklı yorumlar geliyordu. Kiminden “ keşke biraz daha bekleseydiniz, belki kendi bebeğiniz olurdu... ”, kiminden “ siz cennetliksiniz ” gibi farklıları geldi.  Şimdi düşünüyorum da aslında herkes kendi hayatına göre bir yorum yaptı ve düşüncelerini açıkça paylaştı bizimle.
Bu yorumlara şimdiye kadar kendiminkileri bütünüyle katmamıştım, ama şimdi ben de sizinle düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.


Çocuklarımı ben karnımda 9 taşıyıp, onların içimde gelişimini hissetmemiş olabilirim. Onların içimde kıpırdanmalarından heyecanlanmamış, onların doğduklarında hangimize benzediklerini görmemiş olabilirim... Bunları evimize ilk geldikleri haftalarda çok düşünüyordum ama artık aklımın ucundan bile geçmiyor hiç. Belki karnımdaki bir bebeğin doğmasını beklemenin heyecanlarını yaşamadım ama ilk yılımızı hamilelik ve doğum gibi görebiliyorum. Bu yıl içinde çocuklarımızla aile olmayı öğrenirken, birlikte geçirdiğimiz güneşli ve bulutlu günler aynı bu süreçteki gibi bizi kah coşturdu, kah heyecanlandırdı, kah endişelendirdi. Bugünlerimize baktığımda ise bizim çocuklarımızla yaşadığımız günümüz ve paylaştığımız hayat biyolojik bağı olan ailelerden farksız.

Her günü hemen hemen aynı olan bir yaşantıdan gelerek, muhteşem anlamlı ve her günü farklı olan, bize yaşama sevinci veren bir yaşama geçmek çok güzel !... Şimdi resimlere ve video çekimlerine baktığımda bu bir yılda ne kadar gelişmişler ve ne kadar mutluluk getirmişler bize; daha iyi görebiliyorum.


Yalnızca biz değil anneanneleri, babaanneleri, dedeleri ve teyzeleri de onlardan aldıkları sevgi ile yanıp tutuşuyorlar. Anneanne benim küçüklüğümde yediğimi hatırlamadığım harika çocuk yemekleri yapıyor ve kendi elleriyle ördüğü giysilerle sanat eserleri yaratıyor. Teyzeleri yeğenlerine laf söyletmiyor ve hayatlarını onlara adadı. Babaanne ve dede ya telefonda ya bizdeler; onlarsız duramıyor. Çocuklarımız bize micro aileden macro aileye geçmenin sevgi selini öğrettiler.
Biz eşimle sahnede çocuklarımızla rollerimizdeyiz ve hayatımızı izleyicilerle paylaşıyoruz. Tüm alkışı sahnedekiler alıyor. Biz annelik ve babalıkta başarılı olma çabamız için, çocuklarımız verdiğimiz herşeyi iyi değerlendirip geliştikleri için, ailece  alkışlanıyoruz sevgi örneği olduğumuz için. Ama sahne arkasında arı gibi çalışanlar da var. İşte ben bunu yani ailelerimizin bize verdiği desteği alkışlamak istiyorum. Onlar her konuda bizim arkamızda  olmasalardı biz bugünkü kadar mutlu olmayabilirdik ve zor günleri atlatamayabilirdik. Bize her zaman ışık tuttular ve rollerimizi unuttuğumuz zaman veya yanlışlık yaptığımız zaman hep yanımızda oldular. Her birine şükran borçluyuz.


Biz  “cennetlik”  değiliz, biz anne ve baba olmak istedik ve uzun süreli hayal kırıklıklıklarından sonra şansımız yaver gitti; üç çocuğumuzu birden kucağımıza alarak, aile olma hayalimizi gerçekleştirdik. Asıl cennetlik olanlar bize destek veren ailemiz ve dostlarımız. Sizlerin desteğiyle biz yavrularımızla mutluyuz ve zaten bu kadar sevgi içinde de bu yaşamda cennetteyiz.  
Neşe Akkerman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder