15 Temmuz 2014 Salı

Bilmediğimiz Bir Geçmişin Gölgesiyle Savaşmak

Hafızalarını zorlayan anlar olabiliyor ve işte o zaman hatırlayamamanın verdiği korku başlıyor. Bu hortlayan anıları bir çocuk masumluğuyla yansıtmaya çalışıyorlar,


Geçmişleri ile ilgili çok fazla bir şey bilmediğimiz çocuklarımız, bizimle oluşlarının yaklaşık ilk dört haftasını güven sorgulamasına ayırdıktan sonra, geçmişleri ile ilgili olayları yavaş yavaş detaylı bir şekilde bize anlatmaya başladılar.
Bu olayları anlatırken de bizi geçmişlerindeki kişilerle kıyasladılar. Ama bu noktaya gelirken aynı güzelliğini yakından sindirebilmek için kelebeği ürkütmemek sabrını da göstermemiz gerekti.
Evlat edinmek ilk olarak çocukların mutlak sevgilerini kazanmaya çalışma çabaları ile başlıyor. İlk  haftalarda sürekli onların bize olan güvenlerinin sağlam temellere yerleşmesi için sabırla bekledik. Bize korkmadan sevgilerini açıkça gösterebilecekleri ilk anı umutla bekleyerek hareket ettik. Evlat edinen kadınlarda gördüğüm, hemen anne olduğunu hissetmek istiyor ve çocuklarının ilk zamanlarda, biyolojik annelerin doğal olarak kazandıkları ünvanı yani çocuklarının dünyasının tek kraliçesi olmayı arzu ediyor oluşlarıydı. Bu kıskançlıktan çok uzak bir duygu aslında... Uzun süre beklemenin açlığıyla  bir nevi sabırsızca sevgilerini sahiplenmek, geçmişle paylaşmak istememek... Kapılarımızdan girişte yaşama tertemiz ve yepyeni sayfaları açabilmelerini beklemek... Bu kolay kolay olamayacağı için de hayal kırıklığı hemen giriyor eşikten. Anne olarak henüz yeni kimliğiyle kendini güvende hissetmek için en büyük gereksinimi karşılayamamamın hayal kırıklığı...
Önceleri çocuklar yeni bir eve ve çevreye girmenin ilk coşkusu  içerisinde çok nadir olarak geçmişlerini hatırlıyorlar. Günler ve haftalar geçtikce yaşadıkları bazı anlar,  tanıştıkları insanlar, duydukları sesler, kokular onlara geçmişten kişileri, yerleri ve olayları hatırlatıyorlar. Hafızalarını zorlayan anlar olabiliyor ve işte o zaman hatırlayamamanın verdiği korku başlıyor. Bu hortlayan anıları bir çocuk masumluğuyla yansıtmaya çalışıyorlar, böylece geçmişlerine anılarına sıkı sıkı tutunabiliyorlar ve hafızalarını tazeleyebiliyorlar. Bunun en büyük nedeni bence, geçmişleri o hatıralardan ibaret ve tutunacak başka hiç bir şeyleri yok. Kötü de olsa geçmişleri kimliklerine ait getirebildikleri tek şey. Kendilerine ait kıyafetleri ve oyuncakları bile olmadan geldikleri yeni evlerinde geçmişten onlara ait tek eşya. Önceki yaşamlarından körpe zihinlerde kalan ve zaman zaman şekilleri belirlenen gölgeler, izler...

Bu hatırlama zamanlarında mazilerindeki kişilerden sevgi veya nefret ile bahsedebiliyorlar, onlarla şimdiki ailesini kıyaslayabiliyorlar. Bunlar çocukların yeni ortamlarına uyum sağlamaya başladıkları zamanda yaşanıyor, çünkü çocuklar sesli olarak düşünüyorlar. Geçmişlerinde yaşadıkları ile yeni hayatları arasında bir köprü kurmak için de yine çocuklarının en genel tepkisi olan “yetişkinlerin yardımını umma”  beklentisindeler.
Yeni yaşamlarında güzel ve güvenilir bulduklarına karar verebilmek için vurabilecekleri tek değer cetvelleri eski olaylar ve deneyimler.
Ben bu süreci çok zor atlattım diyemem çünkü bebeğim dışında iki çocuğum da geçmişleri ile ilgili çoğunlukla kötü anıları anlatabilme yeteneği ve isteğindeydiler. Bu yüzden de onların bize ulaşmadan neler yaşadıklarını tahmin etmekte zorlanmadık. Bana sadece empati kurmakla birlikte onlara sevgimizle temin edip güven vermeye devam etmek kalıyordu. Beni zorlayan ve üzen zamanlar hep başkalarını sevdiklerini ve özlediklerini söyledikleri zamanlar oldu. Büyük kızım bize geldik den bir ay kadar sonra bana “ benim çoooook annelerim var ve abilerim, kardeşlerim vaaaar, biliyormusun ben onları çok özledim” dedi. O anda aklıma gelenleri şöyle hatırlıyorum; geldikleri yerdeki anneler ona birebir bu kadar ilgi, sevgi ve sıcaklık vermeye vakit bulabiliyorlar mıydı?... Yuvamızda onlara sağlanan sevgi ortamında nasıl olur da onları özlerler diye hayal kırıklığına düşüyordum. Acaba bizimle yaşamak zorunda olduğu için mi bize yakınlık gösterip aslında için için geçmiş hayatına özlem ve oradaki kişilerle olmak arzusu mu vardı? Belki beni anne olarak istemiyordu diye endişelere kapılıyordum. Çok şükür kolay silkelenip sabrıma sahiplenebildim.
O zamanlardaki bu düşüncelerim şimdi bana çok komik ve yersiz geliyor. Sevgilerinden hiçbir kuşkum olmayan çocuklarımız şimdi bizimle bir maziye sahip ve bu mazi tam tamına 1 bütün yılı kaplıyor ve sevgiyle mutlulukla bezeli... Mazinin izleri çoktan silinmeye yüz tuttu. Her gününde, haftasında, ayında, mevsiminde birlikte anımsayabileceğimiz anılarımız var. Kendilerine ait yuvalarında kardeşleriyle birlikte doldurdukları odaları, eşyaları ve oyuncakları var. Her şeyden önemlisi sevdiklerini sevildiklerini bildikleri, aile düzeninin verdiği teminatla da kendilerinden emin bir şekilde “AİLEM” dedikleri sevgi çemberi bu kadarıyla da sınırlı değil... Çocukluklarını yaşamalarını sağlamaya çalışan bir çok insanın sevgisiyle de destekli.
Evlat edinen aileler çocuklu olmayı beklemenin ucunda yepyeni bir bekleme sürecine daha uğruyorlar. Aile olabilmek çocukları kucağa almakla başlıyorsa da hemen olmuyor. Bu geçiş sürecinde hayal kırıklıklarına yenilmeyip kuvvetle ve sabırla beklemek zorundalar. Bu süreçte çocukların seslendirmeleri, kıyaslamaları kelime değerlerine alınmalı. Tam tersine güvenlerini örmek için fırsatlar olarak düşünülmeli... Veli olmanın sabrıyla tekrar tekrar teminatlar verilirken karamsarlığa kapılınmamalı. Çünkü zaman yeni geçmişler yaratıyor ve asıl bunlar unutulmaz ve değerli olanlar oluyor.
İşte aile olarak yaşanılan bu anılar sevgi, anlayış  ve sabırla yoğruldukları için tadı damakta kalanlar oluyor.
    
Neşe Akkerman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder